NEDEN YÜKSELİYOR
Pazara, markete her
çıktığımızda artan fiyatlar karşısında şaşırıyor muyuz? Tabi ki hayır…Artık
şaşırmamayı öğrendik. Her gün kocaman kocaman Finans Uzmanları! televizyonlara
çıkıp “enflasyon, dezenflasyon gibi afili cümlelerle bunun sebebini ve nasıl
ortadan kaldırılacağını bize anlatıyorlar...
Biz bunları anlamıyoruz.
Anladığımız tek şey alım gücümüzün sürekli düşmesi ve gün geçtikçe daha da
fakirleşmemiz.
Yine o Büyük! finans
uzmanlarımız enflasyonun en büyük nedeni olarak çalışan ve emekli maaşlarını
gösteriyorlar. Zam dönemi geldiğinde günlerce %1 mi yoksa %2 mi zam versek diye
toplantılar yapıyorlar. Sonunda verilen zamlar! Vatandaşlara büyük bir lütufmuş
gibi açıklanıyor. Ardından enflasyon
oranının yüksekliğine bu zamların neden olduğunu söylüyorlar. O arada
elektriğe, doğalgaza, akaryakıta….yapılan zamların enflasyona etkilerini
sanırım unutuyorlar.
Bir de dışarıdan gelen
göçmenlere gösterdiğimiz misafirperverliğimiz de bu yoksulluğa tuz biber ekiyor.
Geçenlerde televizyonda
Türkiye’de nüfus artış oranının hızla azaldığı, doğum oranının arttırılması
gerektiği anlatılıyordu. Peki neden doğum oranı düşüyor, insanlar gelecek
kaygısıyla çocuk yapmıyor diye hiçbir uzmanın aklına gelmiyor mu?
Gerçi ülkemizdeki
misafirlerimizin doğum oranı bu açığı kapatacak düzeyde hızla artıyor. Zaten
bir Bakanımız “Göçmenler giderse bu ülkenin ekonomisi batar” dememiş miydi?
Ülkemiz 80’li yıllara
kadar gıda konusunda kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biriydik. Şimdi ise
yurt dışından kırmızı et, hatta tahıl-saman ithal etmekle gurur duyan bir ülke
olduk.
Gıda ihtiyacımızı kendi
ülkemizde çözememenin en büyük sıkıntısını yakın zamanda Rusya-Ukrayna Savaşı
sırasında diğer ülkelerle birlikte yaşadık. Savaş olmasına rağmen Rusya’dan 2.2
Milyar Dolar, Ukrayna’dan ise 710 Milyon Dolarlık buğday ithal ettik. Bu
ülkeler savaşmasına rağmen tarımı sekteye uğratmadılar. Bu da tarımın ne kadar
önemli olduğu gösteriyor. Bütün bunlardan hala ders çıkarmıyoruz ne yazık ki…
Tarım alanları son on dokuz yılda %12 azalmış.
Türkiye’deki çiftçi sayısı ise son beş
yılda %28 azalmış. Hayvancılıkta ise sadece son bir yılda 4,3 milyon baş
azalmış. Diğer istatistiklere girmek istemiyorum. Daha fazla üzülmemek ve
sizleri üzmemek için…
Peki azalan tarım
alanlarına ne oldu? Büyük bir kısmı betonlaşmaya kurban gitti. En çok sahile
yakın ormanlarımız yandı, yanan ormanların yerine ağaç dikmek varken lüks
oteller yapıldı. Turizm gelirimiz arttı diyerek teselli bulmamız istendi.
Azalan tarım arazilerimiz
ve artan gıda ihtiyacımız ise Venezuela ve Nijerya gibi ülkelerde toprak
kiralanarak sorun çözülmeye çalışıldı. Sizce sorun çözülebildi mi?
Bilinçli üretim ve
tüketim ile bu sorunlara en kısa sürede çözüm bulmamız gerekiyor. Aksi takdirde
küresel ısınma, doğal dengenin bozulması gibi etkenler de eklenince ülkemizde
açlık ve kıtlık tehlikesi çok uzak değil. Bu sorunları çözmek için bir an önce
harekete geçmezsek daha çok enflasyonun nedenlerini, nasıl azaltılacağını, TÜİK
oranlarını konuşur dururuz.
Ülkemize ve dünyamıza bolluk
ve bereket dileklerimle….
Sevgiyle kalın…..
Nuray
ÇAVUŞ
0 Yorumlar
lütfen rencide edici hakaret içeren yorumlar yazmayın bunlar yayınlanmıyacaktır hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir