Zakir Kaya: Hakkı ile kesip dağıtanların kurbanlarını Allah kabul buyursun ,Amin


     Bir kurban bayramının heyecanı ile dolu dolu geçirdiğimiz bu kutsal
değerli günü öncesinde hanımların temizlik telaşı, alış veriş telaşı
çocukların ise beklentilerine bahane olan bayram arzularına kavuşmanın
yüzlerine gülümseme olarak ifade kattığı o güzel ve unutulmaz hali,
beylerin kurban alma faliyetleri boğaların atm lere dalmasıyla ortaya çıkan
medyadaki görüntüleri de gülümsemelere sebephallerı ,her yıl alışa geldiğimiz
kurban manzaraları ve kurban edilen milyonlarca küçük baş ve büyük baş hayvan.
Peki bunun sebebi ne ve kurban bayramının tarihçesi nedir neden kutlanır
işte bildiğimiz kadarı ile sizlere bu konuda kaynaklardan aldığımız bilgileri
 aktaralım çünkü biz o zamanlar yaşamıyorduk.
 Şimdi yaşıyoruz ve gördüğümüz eksiklerde aktarmak istiyoruz.
Mademki diyorum,biz bu sevaba talip olduk ,bu hayvanları kurban ediyoruz.
o halde hakkını verelim,
Malesef kesilen kurban etlerının yumuşak et dediğimiz
etleri kendimize ayırmamız,ve burada işe yarayan etleri ayırdıktan sonra
ikinci kalıte etleri de hemen kıyma yapıp,bir yıl yemek üzere parçalayıp
dondurucularda saklama OLAYI yıl boyunca bunu mangal barbekü de pişirerek
fakır fukaranın sadece kokusundan faydalandırmak, hayır hasenat değil zulüm
ve fukaraya işkencedir .
Bence bu tarz boğazladığınıZ hayvanlar size ahirette
sevap yerıne ceza olarak dönecektir ..

Kurban nasıl dağıtılır peki yemeyecek miyiz ?

Elbette bizlerin kestiği kurbanımıza bizle rede pay düşür kurban eti iyiler ayrılmadan
Üç kısma bölünür bir kısmı fukara konu komşunun hakkıdır.
Bir kısmı gelen ziyaretçilere ikram içindir,
 Üçüncü kısımda hane halkının yemesi için ayrılmıştır,

Bu herkese farz bir ibadet değildir gücü olmayan kesmek zorunda değildir ,
sadece kendi et ihtıyacını düşünerek kesenler kurban dışında bır günde kesmeleri
daha uygun olur,
 Kıstığınız hayvanları kurban ibadetine uygun kesme gereği vardır ,
aksi takdirde ziyandır.
Olayı o kadar abartan insanlar varki hayvanın kelesini bile soydurup kıyma yapanlar var
 poşetleyip donduruculara koyanlar var el insaf,
 Kurbanı kesenler unutmamalı herkes
kurban bayramında etİnı kendine ayırırsa fukaranın hakkını kim verecek dedikten sonra,
şunu da ekleme gereği var ben din adamı değilim ,ama vıcdan sahibi bir insan olduğumu düşünerek
kaleme alma gereği duydum Hakkı ile kesip dağıtanların kurbanlarını Allah kabul buyursun ,Amin






Zakir Kaya sizden biri
HZ İBRAHİM'İN BÜYÜK İMTİHANI

Hz. İbrahim’in uzun yıllar çocuğu olmamıştı. İçi Allah sevgisiyle dopdolu idi.
 Allah sevgisinin yerini hiçbir şey alamazdı; alamazdı; ama neslini devam
ettirme arzusu, beşer sıfatı taşıyan herkeste olduğu gibi onda da vardı.
Bu duygular içinde Hz. İbrahim bir gün ellerini yüce dergaha açarak:
‘Ya Rabbî, salih evlatlar lütfeyle bana.’ diye dua etti. Bu dua kabul gördü
ve İsmail doğdu. Daha sonra Hz. İbrahim, hanımıyla oğlu İsmail’i,
ekin bitmez, ziraate elverişsiz bir vadiye bırakmak zorunda kaldı.
İsmail orada büyüyüp gelişmeye başladı.
Annesiyle beraber bırakılan çocuk büyümüş ve koşup oynayacak
yaşa gelmişti.
Bu devre bir baba için çocuğun en çok sevilebileceği yaştı.
Hz. İbrahim bir rüya görmüştü; rüyasında kendisini oğlu
İsmail’i boğazlama girişiminde bulunurken görüyordu.
Pek ehemmiyet vermedi önce.
 Sonra bu rüyalar devam etti.
Sonunda anladı ki, bu İlahi bir işarettir.
Hz. İbrahim hanımına rüyasını ve niyetini anlatmadan,
sadece oğluyla dağa gideceklerini söyledi.
O da bir panayıra gidiyormuş gibi güzelce giydirdi ve babasıyla
 beraber yola koydu.
Oğlunu alıp kurban edeceği yere götürmek üzere yola çıktığı zaman
 şeytan durumu anlamıştı. Hz. İbrahim yine tam bir teslimiyet içinde
Allah’ın emrini yerine getirecekti. Onu kandıramazdı artık,
 çünkü daha önce denemişti. Bir şefkat timsali olan annenin yanına koştu.
 Ancak şefkati ne kadar çok olursa olsun, o Hz. İbrahim’i tanıyordu.
O yanlış bir şey yapmazdı. Zaten Hz. İbrahim’den teslimiyet ne demektir
tam manasıyla öğrenmişti. Annenin yanından da yüzgeri edildi şeytan.
Son çare olarak kurbanlık İsmail kalmıştı. Ona da gitti.
 Ancak Hz. İsmail şeytanı kovmakla kalmadı,
aynı zamanda onu taşladı da. Bugün hacılar şeytan taşlarken
Hz. İsmail, babası ve annesinin işte bu hatırasını canlandırıyorlar
bir çeşit.
Hz. İbrahim oğlunu kurban etmek üzere yoluna devam ediyordu.
Bu İlahi bir emirdi, yapacaktı. Ancak içini bir endişe kaplamıştı.
Endişesi oğlundan yanaydı. Acaba oğlu ne derdi bu emre?
İsyan mı ederdi? Kaçar mıydı?
Endişesi boşa çıkmıştı.
Zira konuyu açtığında oğlunun cevabı şu olmuştu:
–Babacığım! Hiç çekinme, Allah tarafından sana ne emrediliyorsa onu yap.
 İnşallah benim de sabırlı ve dayanıklı olduğumu göreceksin.”
Her şey tamamdı kurban merasimi için. Oğlunu şakağı üzerine yatırdı.
 Kesmek üzere bıçağı çıkardı. Ancak olanlar onu çok şaşırtmıştı.
O kadar bileyip, ağzını keskinleştirdiği bıçak kesmiyordu. Zira ateşe
“İbrahim’e karşı serin ve selametli ol.” diyen
Allah. bıçağa kesmemesini emretmişti.
Tam teslimiyet içindeki Hz. İbrahim’e bir nida geldi:
–“Rüyanın gereğini yerine getirdin.”
Zaten ondan istenen de oğlunu kurban etmekten ziyade kendisine dünyaya
geliş sebebini unutturacak her şeyi,
bu canından bir parça olan oğlu bile olsa feda edebileceğini ispat etme
 ve Allah’a karşı görevlerini her türlü şart altında yerine getirebileceğini
göstermesiydi. Kur’an’ın ifadesiyle bu gerçekten ağır bir imtihandı.
Kazanıldıktan sonra imtihanın ne kadar zor ve ağır olduğunun ne
 ehemmiyeti olabilir ki! İmtihan kazanılmış ve sonrasına bir
Vacip olarak kalacak olan
Allah tarafından gönderilen büyük ve gösterişli bir koç kurban edilmek
 üzere gönderilmişti

Yorum Gönder

0 Yorumlar