DÜŞÜN KOLLARINDA YAZIN EMEKÇİSİ TİMUÇİN

                         
     Afşar Timuçin kimdir? Nerede doğmuştur? Nereden gelmiştir kökleri gibi  günümüzün güçlü söylemlerinin benim için bir tanımı yoktur. Düz bağlamlar bizi çok etkilememeli.Neden sanatçı kişiliği,yazın dünyasına kazandırdıkları göz önüne alınmaz ki?
   Benim  onda gördüğüm ülkemize kazandırdığı ilk düşün dergininin önderi oluşudur.Tuncer Tuğcu ile birlikte 1972 yılının ekim ayında ilk olarak başlattığı Felsefe Dergisi ile felsefeyi sevdirmesi ve derinlik algısında bir nokta olmayı başarmasıdır.
    Ozanla  yüz yüze tanışmam kısmet olmadı.Adını ve ürettiklerini takip etmeye çalışıyorum yalnız. Çok iyi bildiğim onun felsefe tabanıyla beslendiği ,derinlik kokan dizeleri.Ben Afşar Timuçin’i felsefeyi  özellikle gençlere sevdiren bir ozan olarak seviyorum.Türk yazınına felsefi düşümün çakmağını çakan, yaşamın ağırlığını omuzlarımıza düşüren biricik ozan benim için.
     “Felsefe Bir Sevinçtir” onun tümcelerinde, Düşünce Tarihi  adlı seri yapıtlarının söylemi bitmemiştir.Gençlerin felsefeye eğilimi gereklidir ;onun için “Gençler için Felsefe Tarihi(2011) adlı yapıtını çıkarmıştır. Düşünden yoksun gençlik yolunu bulamaz  algısıyla rehber olmak ister.Ozanın böylesi yaklaşımı alkışlanmalıdır az düşünen çok konuşan bir toplum sayacında.
     Hiç unutmuyorum. İzmir’de yıllar öncesi Nazım Hikmet’i anma etkinliğinde(o zamanlar kızım Ege Üniversitesi Felsefe bölümü son sınıf öğrencisiydi.)tanıştığım Veysel  Çolak(şiirlerini severek okuduğum)Afşar Timuçin’i önermişti;daha önceleri araştır bul İzmir’de yaşıyor  diye sık sık tembihlemiştim kızımı. Pekiştireçlerimize rağmen ,okulun yoğun temposundan mı  çekindiğinden mi bir türlü tanışamadı. Onun da aklını kurcalar olarak kaldı Afşar Timuçin.
     Ben onun dizelerindeki dolgun,sızılı,derin anlamı sevdim. Onun şiirlerinden kendime başucu şiiri yaptım.
“…
Baba,savaş olmasın, savaş çıkarsa
Kirletirler göklerimizi,yırtarlar uçurtmalarımızı

Güneşlerimizi ve aylarımızı söndürecekler
Kendi çocuklarına götürecekler belki de portakallarımızı
Baba onlar da çocuktur,onlar da kuş dili bilir.
Kuş,dalı  gözünden anlar, dal, kuşu tüyünden tanır.
   Felsefenin  örüşük kanallarından  geçip, dize döken ozan, can evimizden vuran dizelerini ‘iyileşmez  çocukluğa’ diyerek ironi yapar.Biçem gücünü ters-köşe analizleriyle gösterir. Birdenbire  çürükçül bataklığa çekmez okurunu. Estetik kaygıyı baş tacı yapar.Sığ sularda yüzdürmez okurunu.
“…
İyileşmez çocukluğum yüzündendir
Ölü yüzler gibi solgun yüzler karşısında

Duyarsız kalışım, hatta inatla sususum
Boş tutkuların,anlamsız korkuların
Kirli yağmur suları gibi biriktirdiği
Akşamlardan güle oynaya geçişim
İyileşmez çocukluğum yüzündendir.

İyileşmez çocukluğum yüzündendir
Dağların ve denizlerin durmadan devinişi
Beni çağırması bütün uzakların
Birdenbire rüzgarlarla uzaylara açılışım
Herşeyimizin birdenbire maviye kesmesi
İyileşmez çocukluğum yüzündendir.”
                                                       A.TİMUÇİN
      İçimizdeki çocuğu öldürdüysek,yaşam bir cehennemdir yaşayana. Biz hep adam olmaktan ,adamlıktan söz ederken,o çocuk kalmanın,kalabilmenin önemini vurguluyor usul usul.
      Yazar olarak Afşar Timuçin yapıtlarında incecikten dokuduğu düşünümün ağında bizi besler. İnsan olmanın onurunu yaşarken insan olmanın kepazeliğini de ihmal etmez.Bize sanat sofrasının acı-tatlı lezzetini sunarken, düşün tellerimize de dokunur.
    Afşar Timuçin’in Türk yazınına kazandırdığı felsefe üzerine çevrilerinin değeri ölçülemez.Felsefe alanında başucu yapıtları onun çevrisiyle okumanın apayrı bir lezzeti vardır.
      Ben yine dönüp dolaşıp onun şiirlerine değineceğim. Yazın öğretmeni oluşum mu şiire ilgimin özçekim duygusu mu  bilemiyorum. Ozanın şiirlerine genellikle….türkü başlıklarını eklemesi bir sezdirmedir.Anadolu’nun sesi “türkü”leri yüreğine ve tüm yüreklere doldurmak isteyişindendir.Türkü tadında şiirleri olsun isteğindendir.Anadolu’nun tüm ezgilerini  içtenlikle kucaklamak isteyişindendir.
Şiirlerinde “Akşam  Kurgusu, Akşam serüvenleri, Akşamda Çocuk Ezgileri, Akşam Türküsü…” vb bir yanılsama  olamaz. Ozan,akşamın dertlerin üzerine sis gibi çöktüğünün bilincindedir.Akşamlar yalnızlıkla,yoklukla,yoksullukla nasıl yaşanır; bunca acının çift katı akşamları nasıl çöker sızılı yüreklere…
                        AKŞAMIN YANSILARI
      Toplarız yansılarımızı sulardan
      Akşamlar kilitlerken suları karanlığa

     Akşamlar karanlığa kilitleyince suları
     Susup kaldıysak bile inanmadık yalnızlığa.
     …
      Umutsuzluk bile iyidir.
      Ardından sen gelirsin  umut gelir.” diyen  ozan sevgi varsa umut vardır iletisiyle şiirini ve yaşamı bütünler.
“Ben seni hep umuda benzetirim.
Ben seni benzetemem yalnızlığa.” diyerek noktalar şiirini.Ozanın yalnızlığı değil;umuttan yana oluşunu alkışlarız. Yaşamda umuttan yana olmak gereklidir. Umutsuz hiçbir canlı diri kalamaz.
     Ozan,bilimin,aklın üreteçleriyle yaşayan insanları şiiriyle, romanıyla,çevrileriyle,felsefe aşkıyla üretici ahtapot kollarıyla sarıp sarmalar.Ey insan soyu sevgisizlik tohumları ekme!diye seslenir yaşamın kıyısından,köşesinden usulca.
                                                                     Hatice Altunay -
KHA
                                                                           

Yorum Gönder

0 Yorumlar