’Hasan Alparslan Yazdı‘’BİZ BURANIN GARİBİYİK’
ANADOLU BASIN YAYIN BİRLİĞİ'de KURUCU VE 1.DÖNEM GENEL BAŞKAN,YAŞAM BOYU ONURSAL GENEL BAŞKAN.
18 Ekim 2008 - halen
18 Ekim 2008 - halen
Hasan Alparslan Yazdı

‘’BİZ BURANIN GARİBİYİK’’
BİR YAKINIMI İzmir’e uğurlamak için Denizli tren istasyonuna gidiyordum ..90 lı yılların biraz öncesiydi…
Tam gara girerken posta treni geldi perona. Kara tren’in üç vagonu yolcular için ayrılmış, yedi sekizi ise yük vagonuydu.
Yıllardır boya yüzü görmemiş vagonlar gıcırdayarak durdu. Pislikten görünmez hale gelmiş pencereler açıldı.
Uykusuzluk ve yorgunluktan sapsarı yüzler uzandı dışarıya. Bir süre bakındılar, sonra da yağlanmış kasketleri, uzamış sakalları, ellerinde rengârenk denkleri ile ağır ağır indiler.
Hamallar, taksi şoförleri sardı çevrelerini. Sıcak havaya rağmen yamalı ceketlerinin içinde tir tir titreyerek, pazarlık etmeye başladılar taksi şoförleriyle, ellerinde pörsümüş kâğıtlarda yazılı adreslere gitmek için…
Hepsinin ağzında aynı laf ”BİZ BURANIN GARİBİYİK”. Tüm umutları ve korkuları, sanki bu üç kelimenin ardında gizliydi.
Hem Sevinçliler, hem korkak. Bir ikisine sordum.”Nereden geliyorsunuz”. Cevapları ise beni hiç şaşırtmamıştı.”Ta… Uzaklardan ekmek bulmaya, aş bulmaya geldik. Kırk sekiz saattir yol tepiyoruz uykusuz deneksiz. Denizlinin aşı-işi bol dediler de”.
İstasyon görevlilerinden biri yüzümdeki hayret ifadesini yadırgamış olacak ki, açıklamak gereğini duydu.”Bu her gün böyle kardeşim. Yüzlercesi geliyor her gün”.
İşte sadece bu küçük açıklama bile yıllar önceden Türkiye’nin en büyük sorunlarından birini ortaya koyuyordu..
Yıllar önce de önlenemeyen ve ekonomik durumu her gün biraz daha kötüleştirilen ” Doğudan-batıya, köyden - kente göç” sorununu. Yeni ortaya çıkmış bir olgu değil bu. Yıllardır eksilmeksizin süregelen DRAM.
Peki… Neydi bu insanları böyle” Yalınayak başıkabak” yollara düşüren?
Hemen söyleyelim, salt ekonomik koşullar değildir kanımca… Ve hemen ilave edeyim; Radyo ve televizyonlarda” Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısı” diye ahkâm kesen bazı çokbilmişlerin ortaya koyduğu nedenler hiç değildir.
Öncelikle;”Burada, köyde ne işin var? Koşun batıdaki dev fabrikalar sizi bekliyor” diye kışkırtılmışlardır.
Doğudan gelenler, köyünden yöresinden göç edenler fabrikaların kapılarında kuyruk olmuşlar. Aç kalmış, açıkta kalmış, ama yiğitliğini bozmamak için geride kalanlarına da” Buraları cennet hadi siz de gelin” diye mektup yazmışlar.
Sonunda da olan geldikleri yere, köyüne, yöresine olmuştur. Köyler bakımsız çorak kalmış, Denizlinin düzeni ise şehri çevreleyen GECEKONDULAR arasında boğulup gitmiştir.
Yılların verdiği bu çaresizlik insanlarımıza ve Denizlimize hiçbir şey kazandırmamış çekilen sıkıntılar ve ıstırapların yanında şehir yapılanması sekteye uğratılmış, geçmişte görev yapan CHP li bazı belediye başkanları da oy kaygısıyla çarpık yapılaşmaya göz yummuşlardır.
Kronikleşen problemlerin çözümü de, ileri görüşlü, HALK SEVĞİSİYLE KUCAKLAŞMIŞ, AK Partili belediye başkanlarımız projeler üretmiş ve geliştirilerek çözüm yolları aranmaya başlamış ve bu konusuyla iliği adımlar atılarak yatırım, düzenleme ve yapılaşmalarla süratle Denizli’nin Çehresi değişmiş ve her yönüyle de Denizli’ye yakışır ülkemize…
Her yönüyle örnek bir VİZYON Şehir kazandırılmıştır.
Önemli olan adımların “KALICI” olmasıdır.
Göçleri durdurmanın çözümü de..
Çevre, imar iskân, sağlık, milli eğitim, Tarım ve köy işleri Bakanlarıyla, Belediyelerin, büyük şirketlerin, bankaların, ilgili kurum ve kuruluşların yapacağı organizasyon ,katkı ve yatırımlarıyla.…
Denizli Gar’ına soğuk bir sabahta korkak adımlarla inen bu insanları doğdukları ve büyüdükleri, çevrelerindeki sıcak evlerinde tutmaya yetmiş olacaktı…
Yılların ihmali GÖÇ olmayacaktı..
Gariban vatandaş geçim sıkıntısı, çaresizlik içersinde olmayacaktı…
Şehirlerimizde çarpık yapılaşmanın getirdiği maddi ve manevi yükün altında ezilmeyecekti.
Keşke çok uzun yıllar öncesinden… Durmayan göç ve nedenlerine…
Çözüm yolları bulunulsaydı… Ülkemiz; maddi ve manevi yükün altıda kalmayacak,insanlarımız da yöresinden ayrı düşmeyecekti.
Saygılarımla.
BİR YAKINIMI İzmir’e uğurlamak için Denizli tren istasyonuna gidiyordum ..90 lı yılların biraz öncesiydi…
Tam gara girerken posta treni geldi perona. Kara tren’in üç vagonu yolcular için ayrılmış, yedi sekizi ise yük vagonuydu.
Yıllardır boya yüzü görmemiş vagonlar gıcırdayarak durdu. Pislikten görünmez hale gelmiş pencereler açıldı.
Uykusuzluk ve yorgunluktan sapsarı yüzler uzandı dışarıya. Bir süre bakındılar, sonra da yağlanmış kasketleri, uzamış sakalları, ellerinde rengârenk denkleri ile ağır ağır indiler.
Hamallar, taksi şoförleri sardı çevrelerini. Sıcak havaya rağmen yamalı ceketlerinin içinde tir tir titreyerek, pazarlık etmeye başladılar taksi şoförleriyle, ellerinde pörsümüş kâğıtlarda yazılı adreslere gitmek için…
Hepsinin ağzında aynı laf ”BİZ BURANIN GARİBİYİK”. Tüm umutları ve korkuları, sanki bu üç kelimenin ardında gizliydi.
Hem Sevinçliler, hem korkak. Bir ikisine sordum.”Nereden geliyorsunuz”. Cevapları ise beni hiç şaşırtmamıştı.”Ta… Uzaklardan ekmek bulmaya, aş bulmaya geldik. Kırk sekiz saattir yol tepiyoruz uykusuz deneksiz. Denizlinin aşı-işi bol dediler de”.
İstasyon görevlilerinden biri yüzümdeki hayret ifadesini yadırgamış olacak ki, açıklamak gereğini duydu.”Bu her gün böyle kardeşim. Yüzlercesi geliyor her gün”.
İşte sadece bu küçük açıklama bile yıllar önceden Türkiye’nin en büyük sorunlarından birini ortaya koyuyordu..
Yıllar önce de önlenemeyen ve ekonomik durumu her gün biraz daha kötüleştirilen ” Doğudan-batıya, köyden - kente göç” sorununu. Yeni ortaya çıkmış bir olgu değil bu. Yıllardır eksilmeksizin süregelen DRAM.
Peki… Neydi bu insanları böyle” Yalınayak başıkabak” yollara düşüren?
Hemen söyleyelim, salt ekonomik koşullar değildir kanımca… Ve hemen ilave edeyim; Radyo ve televizyonlarda” Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısı” diye ahkâm kesen bazı çokbilmişlerin ortaya koyduğu nedenler hiç değildir.
Öncelikle;”Burada, köyde ne işin var? Koşun batıdaki dev fabrikalar sizi bekliyor” diye kışkırtılmışlardır.
Doğudan gelenler, köyünden yöresinden göç edenler fabrikaların kapılarında kuyruk olmuşlar. Aç kalmış, açıkta kalmış, ama yiğitliğini bozmamak için geride kalanlarına da” Buraları cennet hadi siz de gelin” diye mektup yazmışlar.
Sonunda da olan geldikleri yere, köyüne, yöresine olmuştur. Köyler bakımsız çorak kalmış, Denizlinin düzeni ise şehri çevreleyen GECEKONDULAR arasında boğulup gitmiştir.
Yılların verdiği bu çaresizlik insanlarımıza ve Denizlimize hiçbir şey kazandırmamış çekilen sıkıntılar ve ıstırapların yanında şehir yapılanması sekteye uğratılmış, geçmişte görev yapan CHP li bazı belediye başkanları da oy kaygısıyla çarpık yapılaşmaya göz yummuşlardır.
Kronikleşen problemlerin çözümü de, ileri görüşlü, HALK SEVĞİSİYLE KUCAKLAŞMIŞ, AK Partili belediye başkanlarımız projeler üretmiş ve geliştirilerek çözüm yolları aranmaya başlamış ve bu konusuyla iliği adımlar atılarak yatırım, düzenleme ve yapılaşmalarla süratle Denizli’nin Çehresi değişmiş ve her yönüyle de Denizli’ye yakışır ülkemize…
Her yönüyle örnek bir VİZYON Şehir kazandırılmıştır.
Önemli olan adımların “KALICI” olmasıdır.
Göçleri durdurmanın çözümü de..
Çevre, imar iskân, sağlık, milli eğitim, Tarım ve köy işleri Bakanlarıyla, Belediyelerin, büyük şirketlerin, bankaların, ilgili kurum ve kuruluşların yapacağı organizasyon ,katkı ve yatırımlarıyla.…
Denizli Gar’ına soğuk bir sabahta korkak adımlarla inen bu insanları doğdukları ve büyüdükleri, çevrelerindeki sıcak evlerinde tutmaya yetmiş olacaktı…
Yılların ihmali GÖÇ olmayacaktı..
Gariban vatandaş geçim sıkıntısı, çaresizlik içersinde olmayacaktı…
Şehirlerimizde çarpık yapılaşmanın getirdiği maddi ve manevi yükün altında ezilmeyecekti.
Keşke çok uzun yıllar öncesinden… Durmayan göç ve nedenlerine…
Çözüm yolları bulunulsaydı… Ülkemiz; maddi ve manevi yükün altıda kalmayacak,insanlarımız da yöresinden ayrı düşmeyecekti.
Saygılarımla.
0 Yorumlar
lütfen rencide edici hakaret içeren yorumlar yazmayın bunlar yayınlanmıyacaktır hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir