Doğa katliamı projelerinin bir türlü son bulmadığı Ege’de 5 Haziran Dünya Çevre Günü mücadele günü oldu. Yurttaşlar her gün yeni bir projeye karşı direnişe geçerken EGEÇEP eş sözcüsü avukat Arif Ali Cangı, “Kötücül kapitalist politikalar, ekolojik alanları yağmaya ve talana açıyor” dedi.

5 Haziran Dünya Çevre Günü çeşitli etkinliklerle kutlansa da Ege Bölgesi’nde çevre sorunları gündemdeki yerini korumaya devam etti. Kaz Dağlarından Akbelen’e Aliağa’dan Kaş’a kadar tüm bölgedeki talan çevresel mücadelelerin adeta sembolü haline geldi. Yurttaş, çevre dernekleri ve belediyeler çevresel tehditlere karşı dava açsa da alanlarda da nöbet tutarak, eylem yaparak direnmeye devam ediyor.
ENERJİ VE MADEN LOBİLERİ
Ege Çevre ve Kültür Derneği (EGEÇEP) eş sözcüsü ve çevre avukatı Arif Ali Cangı, sorunların çok büyük ve çeşitli olduğunu ve kapitalist sistemin insanlara çoklu krizler çağı yaşattığını vurgulayarak “Türkiye açısından bakacak olursak, doğanın ve emeğin sömürüsü katlanılamaz hale gelmiş durumda. Doğal ve kültürel varlıklar sermaye birimi için metalaştırılmış vaziyette. Ne pahasına olursa olsun büyüme, kalkınma politikaları ile insanın ve doğanın haklarını koruyan yasalar her geçen gün aşındırılıyor. Gün geçmiyor enerji ve maden lobilerinden ormanlar ve diğer doğal varlıklar için ayrı bakanlıklar, ayrı düzenlemeler isteniyor. Zeytincilik Kanunu ve Çevre Kanunu’nda olduğu gibi koruma mevzuatında değişikliğe gidilmesi, yaşam alanlarında daha fazla yağmaya, talana izin verilmesi talebini yükseltiyor. Uygulanan bu politikalar ve siyasi iklimde ekolojik yıkımların artmaması mümkün değil” diye konuştu.
‘YAŞAM VARLIKLARINI YOK EDİYOR’
Akbelen ve Kaz Dağlarının orman ekosistemi, su varlıklarının korunması, bölgenin yaşam döngüsünün devam etmesi açısından son derece önemli olduğunu belirten Arif Ali Cangı, “Bu nedenle sadece korunması gerekir. Buna karşın belirttiğim doğal varlıkları sermaye birikim aracı olarak gören kötücül kapitalist politikalar ve anlayışın, korunması gereken ekolojik alanları yağmaya ve talana açmada sınırı yok. Doymak bilmeyen bir canavar gibi müşterek yaşam varlıklarını yok ediyor, yeryüzündeki yaşamın sürmesini tehlikeye atıyor” ifadelerini kullandı. Av. Cangı, Aliağa hakkında da “Türkiye’nin küresel iklim değişikliğine yaptığı katkıyı gösteren, kirletici endüstri ile yaşamın yavaş yavaş tükendiği bir bölge. Aliağa aynı zamanda İzmir’in ekoloji gündeminde önemli bir yer kaplar. Aliağa deyince söyleyecek çok şey var; Petrokimya tesislerine, demir çelik fabrikalarına, gemi söküm tesislerine, termik santrallara ve diğer kirletici endüstriye feda edilmiş bir yerden bahsederiz” dedi.
‘İKLİMİ DEĞİL, SİSTEMİ DEĞİŞTİR’
Çevre sorunlarının giderilmesi bağlamında “İklimi değil, sistemi değiştir” sloganından bahseden Arif Ali Cangı, “Bunu ‘iklimi korumak için sistemi değiştirmek zorundayız’ şeklinde anlamak gerek. Bütün dünyada yeni bir anlayışa, yeni bir yaşam biçimine geçilmesi gerekiyor. Öncelik doğal ve kültürel değerlerin korunması ve yaşamın savunulması olmalıdır. Ekolojik bir ekonomi, ekolojik bir hukuk, ekolojik bir toplumla yeni bir yaşamı kurmak zorunda olmalıyız. Bunun için de yaşamdan yana kendisini dünyanın geleceğinden sorumlu hisseden kişilerin, toplumsal grupların, halkların dayanışmayı artırma ve direnişi büyütmesinden başka bir yol gözükmüyor” şeklinde konuştu.
0 Yorumlar
lütfen rencide edici hakaret içeren yorumlar yazmayın bunlar yayınlanmıyacaktır hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir