CILIZ KOLLAR VE MEÇHUL YOLCULAR

   
Sanatın cılız kollarında koptu kopacak gibiydi zaman
Örümceğin dokuduğu incecik bir dantel gibi
Akıyordu
Şiirimiz
Usul usul
Oturduğumuz
Masadan
Sağımızdan,
Solumuzdan
Geçip
Gidiyordu
Zaman hırsızları
Hızlı bir treni kaçıracak gibi
dur
ma
dan.
Bizi kimse dokumuyordu.
Bize kimse dokunmuyordu.
İlletli sürüngen gibi
Bir köşede bekleşiyorduk.
Bunalmıştık.
Kahvenin telvesiyle şiirler yazıyorduk.
Bembeyaz gökyüzünde kuşlar gibi
Kanat
Açıyorduk
Atlılar geçiyordu kahvenin içindeki tablodan.
Sanatın cılız kollarında koptu kopacak gibiydi zaman.
Yağmur yağsa diyordun
Yağmur  yağsa….
Küçücük karabacaklının işlediği
Tanecik
Tanecik
Toprak

Sele   teslim   olsa….
Nene gerek onca taşıdığın nevale senin.
Bir
d
a
m
l
a
c
ı
k
tır

Canın.
Sanattan
Şiirden
Öyküden
Öykünmelerden
Halktan
Halkalardan
Sahte tutkulu tutkallardan
Konuştukça
Ağırlaşıyorduk.
Arada bir
Sandalyeleri, masaları değiştiriyorduk.
Bir içeri giriyorduk bir dışarı çıkıyorduk.
Olmuyordu.
Boşluk, hiçlik, nedensizlik dolmuyordu.
Oysa, en içtekilerin bile nedenleri ne çoktu!…
Yol ağzında işleyen karıncalar olsaydık
Serseydik şah eserlerimizi irili ufaklı
Bir damlacık canların dirilişi algılanmazdı yine de.
İnan  üzerine basıp geçerdi hızlı trenin  meçhul  yolcuları !…

Bu gün Hıdır ile Ellez’in buluşması.
Gelişmiş canlının dilek ağaçları çiçekler gibi…
Tınılı-tınısız titriyor sahil boyu yakılan tılsımlı ateşlerde.
Paradan, maldan, evden barktan örülen ağlara takılmadan
Ozanca dileğim içindeki koca yüreğe dokunsun insan.

Sanatın cılız kollarında koptu kopacak
Koptu
Kopacak
Gibiydi.
Zaman.
Uzun yolun yolcusu Mersin’li arkadaşımız ayrıldı aramızdan.
Ayrılığın sıcak tonu soğumamıştı henüz.
Gelen bir telefonun tınısıyla aralandı çift kanatlı kapı.
‘’Muğla’ya yağmur yağıyor. Ortalık toz duman.’’
‘’Bereketi bırakıyorum Muğla’ya.’’
Pek bereketli geçmese de Marmaris’te zaman.
Damla damla biriken sözcükler inadına kavi bir yağmur.
Bir söyleşinin ardından
Ben de içimden yağdım usul usul
Usul usul açlığımı unuttum.
Çatladı beynim hiçliğin mor çiçekli penceresinde.
Azık çıkınımı çözdüm acılı ekşili sözcükleri yuttum.
Doymadım.
Doyurmadı hiçbir şey.
İncecik ipincecik bir oya çektim başımdaki yazmaya.
Koyuldum ak apak kâğıtlara yazmaya.

Akşamı esir almıştı futbolun zafer sarhoşları.
Sokaklardan geçişleri bitmek bilmiyordu.
A
K
I
Y
O
R

Akıyordu.
Akıyordu.
Akıyordu irili ufaklı gelişmiş canlılar.
İnliyordu  sokaklar!…
Bugün Hıdır ile Ellez’in buluşması.
Ozanca sızıdan, şiirden, öyküden, romandan dilek tuttum.
Cılız bir dilekti benim dileğim.
Koca bir emekti bizim emeğimiz meçhul yolcuları olmayan.
Akdeniz’den Ege’ye yüreğimiz kocaman.
                    Hatice Altunay/MUĞLA KHA

Yorum Gönder

0 Yorumlar