"Kimlik krizi" Yemen'i çöküşe sürükledi

Sana Üniversitesi siyaset sosyolojisi öğretim üyesi Prof. Dr. Şemsan, Yemen'de sıkı merkeziyetçi yönetimin milli kimliğin oluşumunu geciktirdiğini söyledi.

İSTANBUL - Fatih Okumuş
Sana Üniversitesi siyaset sosyolojisi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdulbaki Şemsan, Yemen'de sıkı merkeziyetçi yönetimin milli kimliğin oluşumunu geciktirdiğini söyledi.
"Kimlik krizi Yemen'i çöküşe sürükledi" diyen profesör analizlerini şöyle dile getirdi:
"Bu sıkı merkeziyetçi yönetim milli kimliğin tesisinin imkanını zayıflattı. Sistem modern devletin aleyhine olarak feodal yapıyı, kabileleri ve geleneksel ilişkileri destekledi. Mesela 1999'da teşkil edilen ilk meclisinin yüzde 27'si kabile temsilcilerinden oluşuyordu, ikinci mecliste bu oran yüzde 35'e çıktı. Devrimden önceki son mecliste ise kabile liderlerinin oranı yüzde 47'ye kadar yükselmişti. Kadınların oranı ise azaldı. Başlangıçta mecliste 90 kadın varken, bu sayı sonunda tek kadın parlamentere kadar indi. Doğru dürüst yasalar yoktu. Ülke kabile geleneklerine, örf ve adetlere göre yönetiliyordu. Bir hadise olduğunda kabile bir karar veriyor, devlet de kabilenin kararını kabul ediyordu. Böylece kabile devlete hükmetmiş oluyordu."
Şemsan Husilerin sahaya çıkışıyla sonuçlanan aşamaya nasıl gelindiğini ise şöyle izah etti:
"Geçiş dönemi cumhurbaşkanı Hadi bir yandan Islah Partisi'nde temsil edilen devrimci güçlerin baskısı, öte yandan Salih'ten ayrılan General Ali Muhsin'in baskısı altında karar alamaz hale gelmişti ve ikisinden de kurtulmak istiyordu. İran ise Husileri sahaya sürerek Yemen'de devlet içinde bir devletçik yaratmayı amaçlıyordu. İran Husileri kullanarak Yemen'de Lübnan Hizbullah'ı benzeri bir yapı oluşturmak istiyordu. Kendi ordusu ve coğrafi nüfuz alanı olan bir örgüt... Salih'le ittifak kuran İran, Yemen'de sahanın bomboş olduğunu gördü. Bu kez hedefi büyüterek devlet içinde bir devletle yetinmeyip, ülkeyi topyekun kontrol altına alma sevdasına düştü. Irak ve Suriye tecrübelerinden sonra İran bölgede güçlü bir oyuncu haline geldi."
Yemen'in milli ordusu yok
Şemsan, "Milli kimliğini oluşturmakta başarısız olan Yemen'in milli ordudan da mahrum olduğunu" iddia etti. Şemsan yolsuzluklardan ordunun da önemli pay aldığını şu ifadeleriyle gündeme getirdi:
"Ordu savunma bakanlığına bağlı değildi. Dağınık askeri kıtalardan oluşan ordu doğrudan cumhurbaşkanına bağlıydı. Emir-komuta kurumsal ilişkiler çerçevesinde işlemiyor, doğrudan cumhurbaşkanının şahsından alınıyordu. Ordu yöneticilerinin sanal unvanları, birliklerin sanal mevcutları sebebiyle büyük bir yolsuzluk çarkı dönüyordu. Gerçekte var olmayan askerler için ödenek alınıyordu. Mesela bir ordu biriminde, kağıt üzerinde fazladan 2 bin asker gösterilmişse bu fazladan 2 bin silah, 2 bin yatak, 2 bin iaşe masrafı demekti. Bu para generallerin cebine gidiyordu. Bu durum da ordunun halka ihanetini ve Salih'e bağlılığını açıklayabilir. Dolayısıyla ülkenin milli bir ordudan yoksun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz."
Yemen'i bekleyen tehlikeler
"Konu Yemen meselesi olmaktan çıkmış, bölgesel ve uluslararası bir mahiyet kazanmıştır. Meselenin bir Sünni-Şii ihtilafına dönüşmesi tehlikesi varittir" tezini savunan Şemsan şu bilgileri aktardı:
"Yemen'in kuzeyi on asrı aşkın bir süredir Zeydi mezhebine bağlıdır. Son dönemde ise bu bölgede İran nüfuzu Zeydilerin bir kısmını Şiileştirerek artmaya başladı. Bu durum Suudi Arabistan'ı güneyde İran ile burun buruna getirmiş oldu. Öte yandan büyük devletler Babu'l-Mendeb boğazının kontrolünü İran'a bırakmayacaktır ve İran da bunun bilincindedir. Bu durumda mezhep temelli bir taksim tablosuyla karşı karşıya kalıyoruz. Yemen'in kuzeyinde İran etkisinde Şii, güneyinde Sünni bir devlet oluşabilir. Bölgede DAEŞ benzeri yapıların türemesi sağlanarak bölge 'terörle mücadele' kılıfı altında batının askeri müdahalelerine açık hale getirilebilir. Yemen halkı bu tehlikenin farkındadır ve Şii-Sünni açmazından uzaklaşmaya başlamıştır. Yemen milli hareketi bölünmüş olmasına rağmen ülkenin bölünmeye tahammülü yoktur."

Yorum Gönder

0 Yorumlar