Başbakan Davutoğlu, "Bir haftalık erteleme, iç güvenlik paketinin zamana yayıldığı veya vazgeçildiği intibası oluşturmasın. İç güvenlik paketi çıkacaktır, çıkacaktır, çıkacaktır" dedi.
TBMM
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında çeşitli konularda değerlendirmelerde bulundu.
Başbakan Davutoğlu, konuşmasının başında Türk sanat müziği sanatçısı Müzeyyen Senar'ın vefatı nedeniyle başsağlığı diledi.
Milletvekili genel seçimlerine gidilirken siyasetin hareketlendiğini belirten Davutoğlu, "Ümit ederiz 7 Haziran'a giderken siyasi ortamda seviye, vakar, demokratik yarış atmosferi ve karşılıklı saygıya dayalı halka kendimizi anlatma çabası suhuletle devam eder. Biz AK Parti olarak her zaman siyasette vakarı, milletle birlikte yürümeyi, seviyeyi, vizyonu, misyonu ve dava ahlakını savunduk. Bu çerçevedeki tutumumuz bundan sonra da şimdiye kadar olduğu gibi devam edecek" diye konuştu.
AK Parti olarak il kongrelerine devam ettiklerini, ana kademe kongrelerinin yanı sıra Gençlik ve Kadın Kolları'nın kongrelerinin de aynı coşkuya yapıldığını aktaran Davutoğlu, özverili çalışmaları nedeniyle parti teşkilatına teşekkür etti.
"Bizim farkımız gençlik ve kadın kollarımıza verdiğimiz önemde düğümleniyor"
Kongrelerinin kendilerine heyecan ve coşku kattığını ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bizim AK Parti olarak farkımız gençlik ve kadın kollarımıza verdiğimiz önemde düğümleniyor. Çünkü biz gençliği siyaseti izleyen, geriden takip eden ya da sadece sokakta bazı faaliyetlere katılarak siyaset yapan bir noktada görmüyoruz. Aksine gençliğin siyasetin merkezinde olmasına büyük önem veriyoruz. Buradan da bütün gençlerimizi Türkiye'nin geleceğiyle ilgili olarak düşünmeye, düşünerek siyaset içinde aktif rol almaya davet ediyorum. AK Parti Gençlik Kolları büyük bir dinamizm ile sadece 7 Haziran seçimlerine hazırlanmıyor. 2023'e hazırlanıyor, 2053'e hazırlanıyor. Gençlik Kollarımızda gördüğüm dinamizm her kongrede gençlerimizin yükselttiği şiarlar, sloganlar, ilkeler bana büyük bir ümit veriyor. Gelecek emin ellerdedir. AK Parti Gençlik Kolları bu anlamda geleceğimizin de Türkiye'nin geleceğinin de teminatıdır."
AK Parti Kadın Kolları'nın da aynı coşku ile çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Davutoğlu, fırsat buldukça gençlik ve kadın kollarının faaliyetlerine de katılmaya çalıştığını söyledi.
"Sakarya Türküsü ile ifade edilen dava AK Parti'nin emin ellerindedir"
Davutoğlu, geçen hafta önce Kastamonu ardında da Sakarya, Kocaeli ve İstanbul Kongrelerine katıldığını hatırlattı.
Evliyalar şehri Kastamonu'nun İstiklal Harbi'nin de lojistik merkezlerinden biri olduğuna işaret eden Davutoğlu, "Bugün de Kastamonumuz mahalli seçimlerde gösterdiği büyük başarı ile AK Parti Belediyeciliğine, Kastamonu'yu tekrar ehil ellere teslim etmesi ile teşekkürü hak ediyor" dedi.
İstiklal Harbi'nin lojistik merkezi olan Kastamonu'nun bugün de büyük projeler ile ekonominin lojistik merkezi olacağını söyledi.
Konuşmasında Sakarya kongresine de değinen Davutoğlu, bu kentin de tarihin önemli kentlerinden biri olduğunu vurguladı. "Binbir başlı kartalın taşımakta zorlandığı ağır dava yükünü, hep beraber, AK Parti ailesi olarak omuzlandık, yürüyoruz" diyen Davutoğlu, Sakarya'dan tüm dünyaya selam gönderdiklerini kaydetti.
Davutoğlu, şunları söyledi:
"Sakarya etrafında davamızın, aşkımızın büyüklüğünü bir kez daha oradaki kardeşlerimizle yaşadık. Ve tabi haykırarak Sakarya türküsünü yine aynı şeyi söyledik, 'Yol onun, varlık onun. Gerisi hep angarya. Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya' dedik. Ve Sakarya ayağa kalktı. Aslında AK Parti'nin siyasi hikayesi, siyasi serencamı Sakarya'nın ayağa kalkmasıdır. Kongremizde Sakarya ayağa kalk dediğimde bütün bir Sakarya'nın ayağa kalkışını gördüğümde AK Parti ailesinin, AK Parti dava erenlerinin her zaman ayakta, dimdik, vakur bir şekilde geleceğe yürüdüğüne dair inancımız bir kez daha güçlendi.
Sakarya'nın her bir zerresine selam ediyoruz. Ve bilsinler ki Sakarya Türküsü ile ifade edilen dava bugün emin ellerdedir. AK Parti kadrolarının emin ellerindedir."
Kocaeli Kongresi'ne de katıldığını anlatan Davutoğlu, orada da büyük bir coşku ve dinamizm gördüğünü belirtti. AK Parti teşkilatındaki derin erdemin en güzel örneklerinden birinin Kocaeli olduğuna işaret eden Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Kocaeli kurucu İl Başkanımız Nihat Ergün daha sonra bakanımız oldu, şimdi milletvekilimiz. Kocaeli ikinci il başkanımız İbrahim Karaosmanoğlu, 2004'ten bu yana Kocaelinde çok güzel bir belediyecilik hizmeti veriyor. Türkiye'de de dünyada da örnek oluyor. Daha sonra görev alan üçüncü il başkanımız Fikri Işık, şu anda Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanız. Daha sonra görev alan dördüncü il başkanımız Zeki Aygün milletvekilimiz. Beşinci il başkanımız Mahmut Civelek görevi yeni il başkanımıza tevdi etti, Şemsettin Ceyhan'a. Şemsettin Bey de bizim Kocaeli kurucu gençlik kolları başkanımız. Ve Kocaeli kurucu kadın kolları başkanımız da bugün Genel Merkez Kadın Kolları Genel Başkanı. İşte teşkilat ahlakı, gelenek, vefa, saygı burada. İşte devir teslimin nasıl olduğunu, bir geleneğin nasıl oluştuğunun güzel bir örneği."
"İstanbul, AK Parti'dir. AK Parti bizatihi İstanbul'dur"
İstanbul'da da muhteşem bir kongre gerçekleştirdiklerini, böyle bir kongrenin ancak ve ancak büyük dava hareketlerinde görülebileceğini vurgulayan Davutoğlu, "İstanbul bizatihi bizim tarihimizin adıdır. İstanbul, AK Parti'dir. AK Parti bizatihi İstanbul'dur" dedi.
Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Nasıl İstanbul tarihin konjonktürel şartlarında çıkmış bir şehir değildir. Yoğrula yoğrula, asırların getirdiği birikimle, medeniyetimizin tarih içindeki yürüyüşü ve tarih içindeki tecessüm etmiş halidir. AK Parti de konjonktürel bir siyasi hareket değil, tarih içinde harmanlana, harmanlana, yoğrula yoğrula, büyüye büyüye gelişen bir davanın bugünkü adıdır. İstanbul bu anlamda tarihi yürüyüşü anlamak için ibre şehir olarak, herkesin odak şehir olarak gördüğü bir mekandır. Sadece üç imparatorluk değil, dünya siyasetinin merkezidir. Onun için Napolyon 'eğer dünyada tek bir devlet olsaydı, başşehri İstanbul olurdu' demiştir. Aynı şekilde AK Parti hareketi de şu anda sadece Türk siyasetinin değil, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve dünya siyasetinin ibre siyasi hareketlerinden biridir. Bugün AK Parti siyaset anlayışı anlaşılmadan, AK Parti anlaşılmadan Türk siyaseti anlaşılamaz. Ortadoğu, Balkanlar, Orta Asya, Kafkaslar anlaşılamaz. Hatta ve hatta dünyada, özellikle de medeniyetler arası ilişkiler bağlamında dünya siyaseti anlaşılamaz. AK Parti ülke siyasetine, Asya, Avrupa, Afrika siyasetine ve dünya siyasetine damgasını vurmuştur, vurmaya devam edecektir."
"AK Parti bir siyasi süreklilik ve vefa hareketidir"
Davutoğlu, AK Parti hareketinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde başlayan İstanbul efsanesinin devamı olduğunu söyleyerek, İstanbul'da başlayan ve yükselen bu hareketin emin ellerde geleceğe kararlı bir şekilde yürüyeceğini kaydetti.
"Sayın Cumhurbaşkanımızdan aldığımız her emaneti, her mirası güçlendirerek geleceğe taşımak konusunda kararlılığımız kesindir" diyen Davutoğlu, AK Parti'nin bir siyasi süreklilik ve vefa hareketi olduğunu vurguladı.
"İnadına çözüm, barış, demokrasi dedik, demeye devam edeceğiz"
Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İstanbul Kongremizde 7 prensip üzerine konuştuk. Birlik ya da vahdet, özgürlük ya da hürriyet, güvenlik ya da emniyet, adalet, kudret, izzet ve emanet. Biz bu ilkeler etrafında siyasete bakıyoruz. Bu ilkeler etrafında siyasetimizi geleceğe taşıyoruz. Önce birlik yani vahdet. AK Parti hareketi on yıllar boyudur parçalanan, kutuplaştırılan bir toplumu birleştirme hareketidir. Aşağılanan, tahkir edilen her toplum kesimine 'Sen bu ülkenin öz vatandaşısın, paryası değilsin ve olmayacaksın' diyen bir harekettir. AK Parti'nin birlik siyasi Hakkari'yi Edirne'ye, Muğla'yı Artvin'e, ülkenin doğusunu batısına, kuzeyini güneyine birleştiren bir büyük kardeşlik destanının adıdır.
Onun için biz çözüm sürecini önümüzdeki siyasi gelişmelerin merkezine oturttuk. Çözüm süreci bazılarının anladığı, anlamak istediği veya saptırarak anlatmak istediği gibi salt, teknik bir süreç değildir. Çözüm süreci her şeyden önce kalplerin sürecidir. Birbirine düşürülmeye çalışılan kardeşlerin, Alparslan'ın ordusunda, Selahattin Eyyubi'nin ordusunda, İstiklal Harbi'nde Çanakkale'de omuz omuza duran kardeşlerin yeniden buluşma hareketidir.
Birçok provokasyonla karşılaştık çözüm sürecinde. Bıkmadık, usanmadık. Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde başlayan bir süreç, güçlenerek, 2005 Diyarbakır konuşmasında Sayın Cumhurbaşkanımız ne ifade ettiyse, bugün aynıyla geçerlidir. Yarın da geçerli olacaktır. Çok çetin bir 10 yıl oldu, çözüm süreci bağlamında. Her yolu denedik. Her yöntemle bu süreci başarıya ulaştırmaya çalıştık ve bunun karşısında olanlar, içeride ve dışarıda bu süreci baltalamak isteyenler de her yöntemi kullanarak çözüm sürecini durdurmak, mümkünse engellemek, mümkünse daha fazla düşmanlık tohumu ekmeye kalkıştılar. Şu veya bu yönde ulusalcılar, içeride karşılıklı etnik ve mezhebi çatışmayı körüklediler. Biz ise inadına çözüm, barış, demokrasi dedik, demeye devam edeceğiz."
"Türkiye'yi kaos ortamına sürüklemek istiyorlar"
Davutoğlu, üçüncü prensip olarak zikrettikleri güvenliğe değinerek, güvenliği özgürlükleri teminat altına alan bir ilke olarak niteledi. Güvenliğin olmadığı yerde özgürlüklerin korunamayacağını, bunu en iyi gösteren gelişmenin de herkesin gözü önünde cereyan eden Suriye ve Irak'taki gelişmeler olduğunu ifade eden Davutoğlu, güvenlik olmadığı zaman özgürlüklerin hayata geçirilemeyeceğini vurgulayarak, "Bugün üç muhalefet partisinin birlikte, arkalarındaki gerçek muhalefet olan paralel muhalefetin de Pensilvanya'da yapmak istediği şey Türkiye'yi bir kaos ortamına sürüklemek" diye konuştu.
6-7 Ekim olaylarından sonra çok ciddi bir iç güvenlik reformuna ihtiyaç hissedildiğini gördüklerini dile getiren Davutoğlu, kapsamlı bir iç güvenlik reformu hazırladıklarını ifade ederek, şunları söyledi:
"Buradan bir kez daha meydan okuyorum. Geçtiğimiz hafta biz grup toplantısı yaptıktan sonra CHP Grubu'nda Kılıçdaroğlu konuştu, öncesinde Bahçeli konuştu, Demirtaş konuştu. Şimdi tekrar bugün de konuşacaklar. Bize bu konuşmalarda İç Güvenlik Reformu'nun içinde tek bir umde gösterin ki AB standartlarına aykırı olmuş olsun, tek bir fıkra gösterin ki evrensel demokrasi standartlarına aykırı olsun. Gösteremezler çünkü biz her bir fıkrayı, her bir kanun maddesini yazarken detaylı olarak inceledik. Bizzat benim başkanlığımda Bakanlar Kurulu'nda, İçişleri Bakanlığı'nda yine bizzat katılarak bu evrensel standartlardan sapmama konusunda duyarlılık gösterdik. Ama meseleleri o değil. Meseleleri Türkiye'de güvenlik ortamının sağlanıp sağlanamaması değil, özgürlüklerin korunup korunmaması da değil, sandıktan ümitleri olmadığı için son 12 yıldır her sandıktan yenilgiyle çıktıkları için iktidara gelmenin tek umudu olarak kaosu görüyorlar, krizi görüyorlar. İstiyorlar ki öyle bir kriz çıksın ki Türkiye'de iktidar değişimi mümkün olsun."
"Tarihe kayıt düşün"
"Geçen Salı günkü CHP Grup Toplantısı'nı lütfen tekrar tarihe kayıt olarak düşün" diye konuşan Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun o toplantıda Türkiye'de otoriter bir rejim, bir yaklaşım olduğunu ve bu İç Güvenlik Reformu üzerinden bir polis devleti kurulacağını iddia ederek halkı direnmeye çağırdığını söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Ya madem sen demokratik bir siyasi partisin, bir partinin genel başkanısın, halkı direnmeye çağıracağına sandığa çağırsana be adam sandığa çağır, sandığa. 3 ay sonra sandığa gidiyoruz. Eğer kendine güveniyorsan halka 'burada bu yasalar yanlış çıkarılıyor, biz size daha iyi yasa çıkaracağız, bize oy verin. Sandığa gidin ben 5 ay sonra bu yasayı değiştireceğim' de. Demokratik yaklaşım bu. Hayır, beyefendinin sandıktan ümidi yok ki. Sandıktan hiçbir zaman ümidi olmadı ki, bu sandıktan hiçbir zaman CHP çıkmadı ki ve çıkmayacak da.
Aynı zihniyet memleket seçime giderken, 60 ihtilali öncesinde de gidecekken İnönü çıkıp 'şartlar olgunlaştığında ihtilal meşru bir hak olur' demişti. İnönü, 27 Mayıs ihtilaline davetiye çıkararak. Şimdi aynı çizgide Kılıçdaroğlu 'direnin' diyor alana çıktığında. Sayın Kılıçdaroğlu bak geçen Pazar günü Kadıköy'de gösteri yapıldı. Değişik dernekler, hükümeti de eleştirdiler tek bir müdahale oldu mu? Barışçıl gösteriye müdahale edilmez. Oldu mu? Her türlü eleştiri haklarını kullandılar, sen de kullan. Ama molotof kokteyli alıp sokağa çıkacak olanların önüne geçeceksen sen siyasetçi olmaktan çıkarsın, provokatör olursun provokatör."
"Barışçıl gösteri yapmak herkesin hakkı"
Bu gösteride hükümetin de eleştirildiğini ama hiçbir çatışma olmadığının altını çizen Davutoğlu, barışçıl gösteri yapmanın herkesin hakkı olduğunu yineledi. Bu hakkı kullanmanın kendilerinin teminatı altında olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Ama insanları direnmeye çağırırsan bir, bu direnme talimatını Türkiye'den değil de Pensilvanya'dan alırsan iki, biz hesabını sorarız arkadaş. Bu ülke bu düzeni kolay ihdas etmedi. Kılıçdaroğlu yüce Meclis'in kürsüsünde konuşuyor aynı saatlerde Pensilvanya'daki paralel yapının başında New York Times'da makale yazıyor. Alın Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını, alın o makaleyi yanyana koyun tercüme edildi zannedersiniz. Çünkü arkada bir el o ikisine aynı talimatı veriyor."
Gayrimüslim azınlıkların dini temsilcileriyle bir ay önce birlikte yemek yediğini ve çok güzel bir sohbette AK Parti döneminde özellikle Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendilerine gösterdiği yakın ilgi dolayısıyla teşekkürlerini ifade ettiklerini söyledi.
"Hepsi bizim vatandaşımız"
Yarın akşam da yine gayrimüslim aydınlarla biraraya geleceğini bildiren Davutoğlu, "Allah aşkına hangi dönemde gayrimüslim vatandaşlarımız böylesine Başbakan katında hep beraber bir sohbet imkanı buldular. Bundan da memnunlar. Bu da bizim için bir görev. Hepsi bizim vatandaşımız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes din, mezhep, etnik ayrım olmaksızın eşittir, eşit olacaktır" diye konuştu.
Davutoğlu, New York Times'de yayınlanan makalede gayrimüslim azınlıkların haklarının gasp edildiğinin iddia edildiğine dikkati çekerek, "Neden? Çünkü 24 Nisan yaklaşıyor, Washington'da lobiler hareketli. Ermeni lobisi hareketli, Yahudi lobisi zaten hareketli. Filistin oldukça onlar hareketlenecek. Biz de söylüyoruz Filistin işgal altındayken de biz her türlü lobinin karşısında durmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
"Çözüm süreci için büyük çaba sarfettik"
Davutoğlu, 6-7 Ekim provokasyonlarından sonra tekrar bütün bir çözüm sürecini masaya yatırdıklarını, sabırla, kararlılıkla kamu düzeninden hiçbir fedakarlık etmeden çözüm sürecini ileri aşamalara getirme yönünde büyük bir çaba sarfettiklerini söyledi.
Bugün öğleden sonra çözüm yasası çerçevesinde oluşturdukları çözüm süreci mekanizmasını toplayacaklarını ifade eden Davutoğlu, "İnşallah önümüzdeki günlerde çözüm sürecinde çok daha ileri adımların, güzel gelişmelerin olduğuna hepiniz şahitlik edeceksiniz" dedi.
Bunun için çalıştıklarını ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Biz Diyarbakır'da, İzmir'de konuşurken, Konya'da, Edirne'de ya da Van'da konuşurken aynı dili konuşuyoruz. Birlik siyasetinin matematiksel göstergesi, istatistiksel göstergesi de partilerin Türkiye'deki mevcudiyetinde ortaya çıkar. AK Parti 81 vilayetin 78'inde milletvekili sahibidir. CHP'nin 33 ilde, MHP'nin 47 ilde milletvekili yok. Dolayısıyla bir birlik iddiasında bulunma hakları da yok. CHP 16, MHP 23 ilde barajı aşamıyor. MHP'nin, CHP'nin doğuda, Güneydoğu Anadolu'daki oy ortalamaları yüzde 5'i geçemiyor. Dolayısıyla onlar birliğin değil, parçalanmış siyasetin aktörleri. Şu veya buralarda varlar, bir kısmı kıyılarda, bir kısmı daha içerilerde, bir kısmı doğuda ama Türkiye'nin her yerinde olan, Türkiye'nin her köşesindeki her vilayetindeki vatandaşıyla kucaklaşabilen, her yerde aynı coşkuyla, aynı kararlılıkla kongreler yapabilen yegane parti AK Parti'dir ve yegane parti AK Parti olacaktır. Ülkenin her yerinde gençler 'Türk, Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir' diye haykırıyorsa, Diyarbakır'da da, İzmir'de de, Edirne'de de aynı şekilde haykırıyorsa bunu sağlayan AK Parti kadrolarıdır. Anadolu'da her köşedeki bu güzel şiar Meclisimize de yansımış oluyor. Bir kez daha söylüyoruz Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir."
"Yeni Türkiye kardeşliğin Türkiyesi olacak"
Milleti parçalanmaz, ayrılmaz bir bütün, onurlu vatandaşlardan oluşmuş ve tarağın dişleri gibi birbiriyle eşit, birbiriyle kardeş bir topluluk olarak gördüklerini söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Yine bu çerçevede de Sünni, Alevi ayrımı benzeri ayrılıklar üzerinden tahrik yapanlara özellikle de seçim yaklaşırken Alevi vatandaşlarımız üzerinden siyasi provokasyon yapmak isteyenlere buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum, milleti bölen, parçalayan yaklaşımlarla siyaset yapılamaz. Bütün vatandaşlarımızın ki Alevi vatandaşlarımızla 5 sene öncesinden çalıştaylarda beraber olduk, birçok çalışmalar yapıldı. AK Parti döneminde Alevi vatandaşlarımızın sorunlarıyla yakından ilgilenildi, birçok adımlar atıldı. Alevi klasikleri tercüme edildi, Alevi araştırma merkezleri kuruldu, Nevşehir'de Hacı Bektaş Veli Üniversitesi'nde, Çorum'da, Tunceli'de, Gazi Üniversitesi'nde... Birçok konuda çok sağlam adımlar atıldı, atılmaya devam edilecek. Biz hiç kimsenin inancı, düşüncesi, örfü, mezhebi, etnisitesi, etnik yapısı dolayısıyla ayrıştırılmadığı yepyeni bir Türkiye'ye doğru yürüyoruz. Bu yeni Türkiye kardeşliğin, eşit vatandaşlığın, özgürlüğün Türkiyesi olacak."
Özgürlük prensibi
Davutoğlu, ikinci prensipleri olan özgürlüğe de değinerek, bunun cumhuriyetin demokrasiyle taçlanmasının prensibi olduğunu ifade etti.
AK Parti'nin son 12.5 yıl içerisinde özgürlükler konusunda cumhuriyet tarihinin bütün on yıllarından çok daha derin izler bırakacak hamleler yaptığını vurgulayan Davutoğlu, olağanüstü hali, başörtü yasağını, katsayı zulmünü, hapishanelerde anadilde konuşma yasağı gibi bir zilleti kaldırdıklarını, her dilde propaganda imkanını getirdiklerini, gayrimüslimlerin hakları konusunda devrim mahiyetinde adımlar attıklarını söyledi.
Bu 12, 13 yıllık dönemin Türkiye'nin özgürlükler alanında attığı dev adımların dönemi olarak hatırlanacağını belirten Davutoğlu, bu adımlara devam etmeye kararlı olduklarının altını çizdi. Davutoğlu, "Bizim meselemiz özgürlükçü, hiçbir kısıtlamaya hiçbir kayda tabi olmayan sivil ve katılımcı bir anayasayı inşallah önümüzdeki dönemde yazmak olacaktır. 7 Haziran seçimleriyle böyle bir anayasanın ayak izlerini de kilometre taşlarını da dokumuş olacağız inşallah" diye konuştu.
Özgürlükler sözkonusu olduğunda hiçbir şekilde taviz vermelerinin, özgürlükleri ihmal ve gözardı eden bir yaklaşıma tahammül etmelerinin mümkün olmadığını ifade eden Davutoğlu, özgürlüğün insan onurunun en temel ilkesi olduğunu kaydetti.
İnsan olmanın özgür iradeyle hareket edebilmekle mümkün olacağına işaret eden Davutoğlu, "Diğer canlılarda olmayan en temel vasıf insanoğlunun özgür iradeyle hareket edebilmesidir. Eşrefi mahlukat olması da buradandır. Bu topraklarda kimse eşrefi mahlukat olan insanın özgürlük alanına bundan sonra şu veya bu otorite, şu veya bu ideoloji adına müdahil olamayacak, baskı yapamayacak. Tek parti zihniyetinin dayandığı yasaklayıcı, kısıtlayıcı bütün yaklaşımlar ayaklarımızın altındadır, ayaklarımızın altında olacaktır" dedi.
"CHP ile HDP zihniyeti aynı anlayışı yansıtır"
Davutoğlu, HDP'nin Diyarbakır'da Anadolu'nun birçok yerinde yaşanan, hala yaşanmakta olan bir kültürün parçası olarak mesture hanımları, çarşaflı hanımları tahkir eden bir müsamere gösterdiğini ve bunu bir özgürlük gibi yansıtmaya çalıştığını belirterek, şöyle konuştu:
"Hep deriz ya hep dedim ya bu kürsüden de dedim. CHP Türk Baası'dır, HDP Kürt Baası'dır. Aynı ideolojinin çift yansıması. Eskiden olurdu bizim çocukluğumuzda neredeyse Anadolu insanına Sütçü İmam'ın uğrunda şehit olduğu o örtüyü tahkir eden müsamereleri CHP zihniyeti okullarda sergilerdi, tiyatrolarda sergilerdi bunu da çağdaşlık zannederdi. Şimdi de HDP aynısını yapıyor.
Onların savaşı otoriteyle veya herhangi bir yanlışlıkla değil, onların savaşı bizim milletimizin değerleriyle. Aziz Kürt vatandaşlarımızın bunun farkında olduğunu biliyorum. Türkiye'nin şu veya bu köşesindeki milli değerlere, örfi uygulamalara savaş açan CHP zihniyeti ile HDP zihniyeti aynı anlayışı yansıtır. Onlar ne derse desin biz bu ülkede mutlak anlamda kıyafet özgürlüğünü, mutlak anlamda düşünce özgürlüğünü, mutlak anlamda fikir özgürlüğünü, basın yayın özgürlüğünü, seçme ve seçilme özgürlüğünü koruduk, korumaya devam edeceğiz."
"Zalim karşısında boyun eğmeyiz"
AK Parti olarak her seçimden başarıyla çıkmalarında, "milletin önüne geçenlerin izzetini gördüğü için liderlerin arkasında gittiğini" belirten Davutoğlu, "Çünkü milletimiz biliyor ki ne sayın Cumhurbaşkanımız ne ben ne de herhangi bir AK Parti'li mensup, dünyanın hiçbir yerinde zalim karşısında boyun eğmez, hiçbir yerinde zulüm karşısında sessiz kalmaz, hiçbir yerde zillet içinde hareket etmez, ülkeye zilletle dönmez" diye konuştu.
Davutoğlu, bir grup izleyicinin "İsviçreli Türkler burada" diye slogan atması üzerine kendilerine "hoşgeldiniz" dedi. Davutoğlu, "Allah izzetimizi daim eylesin. Bugün hem Devlet-i Ali Osmaniye'nin hem bütün mazlumların, açtığı Hamidiye okullarıyla dünyanını her yerinde Hint Müslümanlarının, Çin Müslümanlarının, Afrika Müslümanlarının onuru için insanlık tarihinin az gördüğü bir diplomasi destanı yazan Sultan 2. Abdülhamid'in vefatının 97. yıl dönümü....Rahmetle anıyoruz. Bir imparatorluğun çöküş döneminde dahi, güçlü bir diplomasinin nasıl küresel dünya ölçeğinde siyaset takip edebileceğinin güzel bir örneğini veren o yüce hakana buradan yüce Meclis'ten rahmet dileklerimizi, saygımızı, minnetimizi bir kez daha ifade ediyoruz" dedi.
Ekonomide son dönemde 12 yılda katettikleri mesafenin bu izzetin altyapısını oluşturduğunu ifade eden Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Borç alan değil, borç veren; çift rakamlı enflasyonlara değil...Son olarak yüzde 7,4'e indi, inşallah önümüzdeki aylarda seçime doğru giderken, bu birileri için kötü haber olabilir ama göreceksiniz inşallah enflasyon yüzde 6-5'lere doğru inecek. Yani 2013 Mayıs'ı, gezi provokasyonlarının başladığı dönemdeki rakamlara doğru ineceğiz. Yüzde 1,9 olarak planlanan bütçe açığını geçen dönem yüzde 1,4 olarak kapattık. Yine dün açıklanan sanayi üretimi yüzde 3,6 arttı. Bütün ekonomik göstergeler, Türk ekonomisindeki sıhhati gösteriyor. Kimse son dönemdeki kurdaki hareketlilik dolayasıyla Türkiye'de bir ekonomik kriz beklentisi içinde olmasın. Bütün dünyada doların değer kazanması sonrasında ulusal para birimlerinde benzer bir trend yaşanıyor. Pazar günü akşam Uluslararası Finans Enstitüsü'nün toplantısına katıldım. Dünyanın en büyük finans kuruluşlarının katıldığı bir toplantı İstanbul'da tertip edildi, orada G-20 Dönem Başkanlığı olarak hitap ettik. Türk finans sisteminin, Türk ekonomisinin, Türk maliyesinin gücü ve kudreti konusunda herkes tam bir güven halindedir. Geçtiğimiz ay Londra ve İsviçre'de yaptığımız görüşmelerde de bunu hissettik. Önümüzdeki dönemde bu ziyaretleri, uluslararası yatırımcılarla olan buluşmalarımıza devam edeceğiz ve Türkiye'yi izzetli bir geleceğe hazırlamak için sağlam ekonomik altyapıya konusunda daha da tahkim edilmiş hale getireceğiz."
"Parlamento'ya kilit vurulduğunda siz neredeydiniz?"
Davutoğlu, 7 prensipleri olduğunu, bunları; vahdet, hürriyet, emniyet, adalet, kudret, izzet ve emanet olarak sıraladı. Emanetten milli iradeyi kastettiğini kaydeden Davutoğlu, "Biz hiçbirimiz şahsımızdan gelen gücü kullanmıyoruz. Hiçbirimiz babamızdan, dedemizden gelen aristokratik bir geçmişi de kullanmıyoruz. Hiçbirimiz sahip olduğumuz bazı maddi imkanlardan gelen gücü de kullanmıyoruz. Biz sadece ve sadece tek bir güç kullanıyoruz; milletten aldığımız emanetin gücünü kullanıyoruz. Hiçbirimiz asırlara giden soy üzerinden hak iddiasında değiliz. Hiçbirimiz sahip olduğumuz büyük parasal imkanlar üzerinden bir hak iddiasında değiliz. Hiçbirimiz şu veya bu şekilde sahip olduğumuz makam üzerinden hak iddiasında değiliz. Biz sadece ve sadece tek bir hak iddiasındayız; milli iradenin bize verdiği temsil hakkının iddiasındayız. Bundan feragat etmeyiz. Bu baş bu gövdede oldukça, bu emaneti de kimseye vermeyiz" dedi.
Özgürlükçü Anayasa için yola çıktıklarını ifade eden Davutoğlu, şu görüşleri ifade etti:
"Yeni Anayasa çerçevesinde Başkanlık Sistemi etrafındaki tartışma, istişare ve yeni alternatifler...Bugünkü 12 Eylül Anayasa'sının alternatifi olacak konuları gündeme getirdiğimizde, hemen Parlamenter demokrasiden bahsediyorlar. Doğru, Parlamento milletin iradesinin kalbidir. Yüce Meclis bunu temsil eder. Peki ama bir tarihi muhasebe yapma vakti değil mi? CHP ve MHP'ye soruyorum, birer birer, hadi...Hadi tarih önünde bir sınava oturalım. 27 Mayıs öncesinde 'şartlar oluştuğunda ihtilal meşru bir haktır' diyen CHP, o Parlamento'nun kapanmasına yol açan 27 Mayıs ihtilalinden birinci derece de suçludur. Çıktılar ve o zaman Parlamento'nun onurunu korudular mı? Paki Parlamento'yu lağvedip onun yerine geçen Milli Birlik Komitesi içinde bulunan MHP'li öncüler oradayken MHP, Parlamenter demokrasiden bahsedebilir mi?
12 Mart muhtırası verildiğinde Başbakanlık görevini, -ki Sayın Demirel bırakınca alan-CHP önemli isimlerinden Nihat Erim'in o emaneti bir askeri muhtıradan aldığı unutulur mu? 12 Eylül olduğunda Rahmetli Ecevit'in, CHP'li yöneticileri 12 Eylül ile işbirliği yaptığı için eleştirip CHP'den istifa ettiği unutulur mu? Neredeydiniz siz? 27 Mayıs'ta neredeydin ey CHP, ey MHP? Benim babam Demokrat Parti'ye mensup olmak dolayısıyla bir çoğumuzun babası gibi 28 Mayıs sabahı alınıp götürülmüştü. Biz oradaydık, biz buradayız. biz burada olacağız, siz neredeydiniz? Peki 12 Eylül'de bütün o zihniyeti savunan MHP, bugün özgürlükçülükten bahsedebilir mi? Parlamento'ya kilit vurulduğunda siz neredeydiniz? Ama bizim o zaman genç öğrenciler olarak tutumumuz belliydi, bugün Türkiye'nin ağır sorumluluğunu üstlenmiş siyasiler olarak da tutumumuz bellidir. "
"Herkes açsın defterlerini, hiçbir gizli saklı kalmasın"
Davutoğlu, 28 Şubat'ta yaşananlara işaret ederek, şunları söyledi:
"Açalım defterleri. Herkes açsın defterlerini, hiçbir gizli saklı kalmasın. 28 Şubat'ta halk oyuyla ve bu Meclis'in iradesiyle göre üstlenmiş Rahmetli Necmettin Erbakan hocamızdan ve o kurulan hükümetten kurtulmak için her türlü tezgah kurulduğunda siz neredeydiniz? Yargı mensuplarına brifing verildiğinde bugün yargı bağımsızlığından bahsedenler neredeydi? Ama biz o zaman da Parlamento'nun, Meclis'in, mili iradenin yanındaydık, bugün de yanındayız. Şimdi yine soruyorum; bu zihniyet aynı şekilde devam ettiği için söylüyorum CHP ve DSP...Halk oyuyla seçilmiş bir hanımefendi Meclis'e geldiğinde, tam bir barbarca tutumla, böyle kürsünün etrafında dizilip o hanımefendiye karşı 'dışarı, dışarı' diye bağıran o zihniyet oradayken, siz neredeydiniz? Aynı Meclis'te Parlamenter demokrasinin kapısına kilit vurulurken siz neredeydiniz? Aynı Meclis'e başörtülü olarak gelen bir başka hanımefendiye 'aç' talimatı veren Sayın Bahçeli, bu Meclis'e ve o başörtülü hanıma oy veren millete saygısızlık etmemiş miydi? Peki, işte bakınız, bırakın sadece Meclis kürsüsünü...Hatırlarsınız 28 Şubat'ta misafir olarak bile Meclis'e girmek neredeyse yasaklanmıştı. Şimdi başörtülü, başı açık, her düşünceden hanımefendi onurla Meclis'e giriyor. İşte nezaket, zarafet, Meclis'e saygı bu...Kadın haklarını savunanların ve o yolda mücadele ettiğini söyleyenlerin o 'dışarı, dışarı' temposunu tutulduğu Meclis görüntüsünü günde onlara 5 kez seyrettirmek lazım ki aynı Meclis'e AK parti döneminde başı açık ve başörtülü eşit vatandaşı olarak onurla giren hanımların o girişini takdir edebilsinler. Şimdi bir anda hepsi parlamenter demokrasiyi savunuyorlar. Biz Parlamento'ya kilit vurulduğu her dönemde dimdik o kilidin karşısındaydık, o kilidin karşısında demokrasi anahtarını kullandık. Türkiye'de sivil bir Anayasa çerçevesinde Başkanlık sistemi de dahil, millet iradesinin gerektirdiği her şeyi yaparız, uygularız ve milletimizin onayına götürürüz. Bizim güç kaynağımız ve geleceğimizin teminatı millettir. "
"Nefesi ensemizdeymiş...Bundan rahatsız olmadım"
Bahçeli'nin, kendisinden ve Cumhurbaşkanı'nın ardından Kırşehir'e ziyarette bulunduğunu hatırlatan Davutoğlu, "İyi olmuş...Ahi Evran'ın huzuruna gitmek her zaman bereket ve feyiz kaynağıdır. İnşallah o feyizden istifade etmiştir. Ama orada bir söz sarfetti:'nefesimiz ensenizde' diye...Yani nefesi ensemizdeymiş. Doğru, güzel, aslında ben bundan rahatsız olmadım. Bu demektir ki biz nereye gidersek Sayın Bahçeli de gelecek. Bu güzel bir şey, dolaşacak Türkiye'yi...Osmaniye'ye gittim, 'üç gün sonra gelecek' dediler. Bu güzel bir şey, bundan memnun oluruz. Cuma Sivas'tayım, Cumartesi Giresun ve Ordu'dayım, Pazar günü kadın kolları kongremiz için Antalya'ya gideceğim. Sonra Pakistan'a gideceğim, orası belki uzak olur ama diğer yerlerde ensemizde olsun. Sayın Bahçeli bir gerçeğe daha işaret etti. Onlar hep bizim arkamızda olacaklar, hiçbir zaman önümüze geçemeyecekler. Biz gideceğiz, onlar arkamızdan gelecekler. Biz koşarsak yetişemezler ama yürüdüğümüz zaman arkamızda olacaklar. Biz onlara o yolda devam etmelerini söyleriz. Öne geçmeye niyetleri, umutları, iradeleri yok. Çünkü önde, öncü parti AK Parti var. Demokrasi şölenimize 7 Haziran'a kadar hep önde olacağımızı ilan ediyorum" diye konuştu.
"Kılıçdaroğlu bir kere de kendin gibi ol"
Davutoğlu, tam bir kritik evreye girmişken, 24 Nisan öncesinde bir çok lobi harekete geçmişken, New York Times'da işaret fişeği verildiğini belirterek, "Bir taraftan ABD için işaret fişeği, o lobilere 'harekete geçin, Türkiye'yi köşeye sıkıştırın' diyorlar, diğer taraftan da Türkiye içine, Kılıçdaroğlu'na mesaj gönderiyorlar. Kılıçdaroğlu da mesajı alıyor, aynı üslupla bu yüce Meclis'in kürsülerinde konuşuyor. Kılıçdaroğlu bu sana yakışmaz. Bir kere de kendin gibi ol" dedi.
CHP'li yurtsever seçmenlere ve CHP üyelerine seslenen Davutoğlu, "Partinize sahip çıkın, dışarıdan yönlendirilen lidere ve onun ekibine karşı sesinizi yükseltin. Gerçek Cumhuriyetçilik TBMM'de konuşmaktır, halkla, milletle konuşmaktır. Pensilvanya ile parelel konuşmak değil" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, artık herşeyin paralelinin çıktığını belirterek, şunları kaydetti:
"Şimdi aynı gün içinde paralel makale, parelel grup konuşması yapılıyor. Burada söyledim, onlar paralel de gitmeye devam etsin, biz sırat-ı müstakimdeyiz, doğru yolumuzdan bir milim dahi sapmayız. 28 Şubat dönemi, hatta 12 Eylül dönemi, bugün paralel yapının mensupları o zaman otoriteye teslim olmak gerektiğini söylediler. 28 Şubat, yine aynı paralel yapının temsilcileri, 'başörtüsü teferruattır, otoriteye tabi olun' diye aslında bugün CHP sıralarında bulunan ikna odalarının mucidi o hanımefendi ile aynı dili konuştular. O, ikna odalarında başörtülü kardeşlerimizi ikna etmeye çalıştı, paralel çete de fetva vererek ikna etmeye çalıştı. Aynı paralellik sürüyor. Sonra Mavi Marmara olayı olduğunda, 'İsrail'in otoritesi dinlensin ve ondan izin alınsaydı' diyor. Şimdi ise en kritik dönemde, en kritik günlerde halk iradesi ile iş başına gelmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı içeride ve dışarıda tezgah kuruyorlar. Biz bu tezgahları bozarız arkadaş. Millete de buradan söylüyorum; kim ne tezgah kurarsa kursun, kim kiminle paralel oyunlar içine girerse girsin, biz bu ülkeyi suhuletle 7 Haziran seçimlerine götüreceğiz. 7 Haziran seçimlerinden sonra da ülkenin ihya ve inşa faaliyetine hiç bir saniye bile ara vermeden devam edeceğiz.
Sadece CHP ve Pensilvanya mı? Bakınız MHP de aynı dili benimsiyor. Hala bu dili kullanmaya devam ediyorlar. 6-7 Ekim günü, Bahçeli'nin o günkü konuşmalarını açın. 'Niye bu teröristlere, vandallara fırsat veriyorsunuz, devlet nerede?' diye soruyordu. Biz tedbirleri aldık, kamu düzenini de her gün daha da tahkim ederek güçlendiriyoruz ve bu yasayı hazırlıyoruz. Şimdi aynı Bahçeli, kendisinin de talep ettiği kamu düzenini öngören bu yasayı, polis devleti olmakla suçluyor. Sayın Bahçeli, biz polis devletinin geçmişte sizin tarafınızdan nasıl savunulduğunu biliyoruz. 12 Eylül döneminde sizin öncüleriniz, 'biz hapisteyiz, düşüncelerimiz iktidarda' diyordu. Siz 12 Eylül'ün, düşüncelerin iktidarda olduğu dönemin takipçilerisiniz. Özgürlüklerden bahsedemezsiniz. Polis devletine de kısıtlayıcı her hükme de her uygulamaya da engel olan parti, Türkiye'de demokrasinin ve özgürlüklerin koruyucusu parti AK Parti'dir. Yine HDP; sanki 6-7 Ekim olaylarında, doğuda ve güneydoğudaki vatandaşlarımızın hayatını karartan onlar değilmiş gibi, sanki o molotofkokteyli ile yakılan dükkanlar, dördüncü kattan atılan Yasin Börü ve arkadaşları, onların tahrik ettiği provakatörler tarafından öldürülmemiş gibi, sütten çıkmış ak kaşık gibi şimdi özgürlükleri konuşmaya kalkıyor. Peki o 2-3 gün içinde vatandaşın hayat özgürlüğünü yok edenlere karşı bizim sesssiz kalacağımızı mı zannediyorsunuz? Biz tedbirimizi alırız. Hiç kimse bu bir haftalık ertelemeyi, iç güvenlik reformu paketinden herhangi bir şekilde zamana yayıldığı veya vazgeçildiği gibi intibaya kapılmasın. İç güvenlik reformu paketi çıkacaktır, çıkacaktır, çıkacaktır. Ama bu bir haftada bütün bu partilere, düşünme teneffüsü imkanı veriyoruz. Düşünsünler, her birisi kendisi ile bir muhasebe yapsın. Kılıçdaroğlu, Pensilvanya ile yürüttüğü paralel çalışmaları şöyle bir düşünsün. Halkın önüne nasıl çıkacak onu bir tefekkür etsin. Tefekkür edebilir mi, onu bilemiyorum. Tefekkür kelimesinin anlamını biliyor mu onu da bilemiyorum ama en azından sözlüğe baksın öğrensin."
"Bu yasaya karşı çıkmakla, kamu düzenine, hukuka karşı çıkmakta olduğunu hissetsin"
Başbakan Davutoğlu, MHP'nin bu yasaya karşı çıkmakla, "kamu düzenine, hukuka karşı çıkmakta olduğunu hissetmesi" gerektiğini belirtti.
HDP'nin faili meçhullar dahil 1990'lı yıllarda Jitem'den şikayet ettiğini kaydeden Davutoğlu, "Şimdi TSK asli görevini onurla ve şerefle yürütüyor. Jandarmada da yine yasaların gerektirdiği düzenlemeler yapılıyor, bundan niye rahatsız oluyorsunuz?* diye sordu.
Herkesin bu bir hafta içinde kendisini muhasebeye çekmesini isteyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Varsa güzel bir teklifi, iddiası, 'şu madde dünyanın hiç bir yerinde yok, sadece Türkiye'de var. Avrupa'da yok, ABD'de yok, demokrasilerde yok' diye bize tek tek madde söylesinler. Biz onlarla bunu konuşmaya hazırız. Herşeyi konuşmaya hazırız ama Meclis'i bir çatışma alanı haline dönüştürmesinler. Desinler ki 'şu maddeler Avrupa'da, gelişmiş demokrasilerde yok.' Konuşunuz, çünkü biz kendimizdenr eminiz, her bir maddeyi tek tek test ederek oraya koyduk. İşte hodri meydan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş, üçüzler. Tabi arkalarındaki dördüncüyü kastetmiyorum, dördüncü gücü. Onlarla muhatap olmayız ama siz siyasi partisiniz. Hadi bir hafta içinde getirin, düşünceniz neyse getirin, heybenizde ne varsa getirin. Ama şunu getirmeyin; 'Gezi olayları gibi olaylar olacak, 6-7 Ekim olayları gibi olaylar olacak, molotokokteyle genç kızlar yanarak can verecek, şehirlerimiz tahrip edilecek ve siz susun diyorsanız, arkadaş biz susmayız, susmayacağız. Ümit ederiz ki bir hafta içinde bu tavırlarını değiştirirler ve hep beraber, hepimizin ihtiyaç hissettiği özgürlük güvenlik dengesini gözeten bir yasama faaliyeti ile iç güvenlik yasasını çıkartırız. Biz çatışmacı değiliz, biz her ne surette olursa olsun bir şeyi empoze etme peşinde de değiliz. Her türlü diyaloğa ve müzakereye hazırız. Ama krize asla hazır değiliz, krize, kaosa asla yol vermeyeceğiz."
"Yurtta adalet, dünya da adalet"
Başbakan Davutoğlu, AK Parti İstanbul İl Kongresi'nde dördüncü ilke olarak adaletten bahsettiğini anımsatarak, "Adalet mülkün temelidir, adaletin devletin esasıdır, adaletin olmadığı yerde devlet, düzen, sosyal hayat olmaz, insanlık onuru ve insanca yaşam olmaz. Onun için biz yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini, adalete de uygulayarak haykırdık 12 yıl içinde. Yurtta adalet, dünya da adalet' inşallah" dedi.
Türkiye'de siyasi adaletin önündeki yasaklar engelini, ekonomik ve sosyal adaletin önündeki yolsuzluklar ve yoksulluk engelini yıka yıka sosyal adaleti inşa ettiklerini kaydeden Davutoğlu, sosyal yardımlarda olağanüstü yardımlar yaptıklarını söyledi. Davutoğlu, "Türkiye'de 1-2-3 doların altında yaşayan vatandaş kalmadı, 12 yıl önce vatandaşın yüzde 30'u 4 doların altında yaşıyordu. 4 doların altında yüzde 2,3 kaldı, onları da inşallah tasviye edeceğiz, 4 doların altında kimse kalmayacak" diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, yargının tekrar itibarını kazanması gerektiğini vurgulayarak, Türkiye'de adaletin ikame edilebilmesi için, yargının gerçek anlamda tarafsız, bağımsız ve sadece kendi vicdanı ile hareket eden onurlu hakimlerin elinde itibar kazanması gerektiğini söyledi.
"İki yargıçı telefonla arayarak tebrik ettim"
Bugün Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanlığı'na ise İsmail Rüştü Cirit'in seçildiğini anımsatan Davutoğlu, iki saygın yargıçı telefonla arayarak tebrik ettiğini ve başarılar dilediğini söyledi. Ahmet Davutoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasal sistemin ve ilkelerin teminatı olduğunu belirterek, "Anayasa Mahkemesi'ne duyduğumuz güveni, 2010 referandumunda bireysel başvuru hakkını bu mahkemeye tanıyarak gösterdik. AK Parti eğer Anayasa Mahkemesi'ne saygı göstermemiş olsaydı ya da Anayasa Mahkemesi'nden şüphe ediyor olsaydı, bireysel başvuru hakkı gibi, her bir vatandaşın kullanabileceği bir hakkı, 2010 referandumunda Anayasa Mahkemesi'ne vermezdi" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, şimdi Anayasa Mahkemesi ve yargı bağımsızlığı üzerinden konuşan partilerin 2010 referandumuna "hayır" dediklerini ve bu mahkemeye güvenmediklerini ortaya koyduklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Biz ise yargıya güvenimizi her zaman gösterdik ama bir istisna hariç. Hiç bir örgütlü yapı, şu veya bu ideoloji, lobi, parelel yapı veya başka nitelikli yapı yargıya nüfuz ederek, yargıyı tekeline alamaz. Bir grubun tekeline alınmış yargı demek, ülkede yürütmenin de yasamanın da bitmesi, kimsenin hukuk teminatı altında olmaması demektir. HSYK seçimlerini neredeyse bir varoluş mücadelesine döndüren bu yapılar, Türkiye'de yargı bağımsızlığı için en büyük tehditi oluşturmuşlardır. Ama hem HSYK seçimlerinde hem bugün Anayasa Mahkemesi seçimlerinde ve Yargıtay seçimlerinde yargı mensuplarımızın katılımıyla, vakar içinde gerçekten yargı mensuplarının olgunluğuna yakışır, yeni başkanlar seçildi. Kim seçilseydi hepsi bizim için makbuldü. Bu arkadaşlarımızı, bu önemli yargı kurumlarına gelen hukukçularımızı bir kez daha tebrik ediyorum. Hükümet olarak her an, her zaman yargının gerçek bağımsızlığını ve tarafsızlığını, yargı-yasama-yürütme arasındaki dengeli ahenk içindeki çalışmayı benimsediğimizi bir kez daha söylüyorum. Bundan sonra da bu konudaki kararlılığımız sürecek. Her iki başkanla yaptığımız görüşmelerde de ilk fırsatta inşallah tekrar biraraya gelmeyi ve yargı sistemimimiz konusunda eğer bir reform ihtiyacı varsa bunu yapmayı, reform ihtiyacı sonrasında daha, yargının itibarını güçlendirecek adımlar atılması gerekiyorsa bunları da konuşmayı düşünüyoruz. Hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Vahdeti, hürriyeti, emniyeti, adaleti tahkim ettiğiniz zaman, bir devletin geleceği yer kudrettir. Devlet kudret olmadan devlet olmaz. Devlette kudret, ancak ve ancak merhametle pekişmiş adaletle sağlanır. Merhametle kudret birbirinin alternatifi değildir. Bazı yerlerde şu vardır; güç uygulayalım ki devletin bekasını, devamlılığını sağlayalım. Biz tam tersini söylüyoruz. En büyük kudret merhamettir, merhamet. Onun için dünyanın her yerinde adaleti savunurken, mazlumlara sahip çıkarken, Türkiye'de de her bir vatandaşımıza büyük bir merhamet hissi ile yaklaşırken, milletin vicdanından, kalbinden, yüreğinden, gönlünden gelen o merhameti devletin kudreti ile buluşturduk. Merhameti olmayan devlet zalimleşir, kudreti olmayan devlet acizleşir. Biz merhameti kudreti ile taçlandıran, milletle birleşmiş, bütünleşmiş yeni Türkiye derken, böylesine yeni kudretli ve merhametli bir devlet inşaasından bahsediyoruz. Bu inşaayı gerçekleştireceğiz."
"O kadar aciz bir devlet vardı ki Başbakan oraya ulaşamamıştı"
Davutoğlu, AK Parti iktidara gelmeden 3 yıl önce, 17 Ağustos depremi olduğunu anımsatarak, "Kocaeli ve Sakarya'da deprem olduğunda o kadar aciz bir devlet vardı ki Başbakan oraya ulaşamamıştı. Kudret olmayınca merhamet de işe yaramamıştı" dedi.
Van depreminin olduğu ilk gün neredeyse Bakanlar Kurulu'nun yarısının orada olduğunu, ikinci deprem olduğunda Dışişleri Bakanı olarak orada bulunduğunu, o zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bölgeye gittiğini belirten Davutoğlu, bir yıl içinde 18 bin 750 konut inşa ederek yepyeni bir Van kurduklarını söyleyerek, vatandaşına merhametle yeni konut inşa etmenin, kudretle yeni bir Van inşa etmenin ancak ve ancak AK Parti hükümetlerine nasip olduğunu bildirdi.
Başbakan Davutoğlu, Savunma Sanayi İcra Komiteleri ile Yüksek Askeri Şura gibi toplantılarda, sosyal adalete dayanan merhametin yanında, savunma sanayine dayanan kudretli, güçlü Türkiye'yi inşa etme yolunda da olağanüstü çabalar sarfettiklerini söyleyerek, "Bir taraftan şeytan taşlamaya, diğer taraftan da tavaf etmeye devam edeceğiz. Aynı anda def-i mefasid de eyleriz, celb-i menafi de eyleriz inşallah. Şimdi bazılarına sözlük icap edebilir ama özellikle hukuk günü olduğu için, bu mecelle hükmünü herkesin öğrenmesinde fayda var. Bütün bu çetelere karşı def-i mefaside eylemeye devam edeceğiz, celb-i menafi ile de halkımıza merhamet ve kudret ikram etmeye de devam edeceğiz" dedi.
Altıncı prensibin ise izzet olduğunu belirten Davutoğlu, "Zillet ile izzet yanyana olmaz. Milletleri tarihte özne kılan şey izzettir. Tarihte bir kez özne olmuş bir millet, hiç bir surette izzetinden feragat, fedakarlık edemez. 2001 yılında IMF karşısında boyun eğen Türkiye, hiç milletimize yakışmayan bir zilleti yaşamıştı. O zilleti yaşatanlar şimdi 12 yıllık AK Parti iktidarlarına çamur atmaya kalkıyorlar. Bu millet, izzeti bizim iktidarlarımız döneminde gördü, geçmiş dönemlerde yaşanan zilleti unuttu. Onun için sürekli AK Parti'sine oy veriyor. Aç kalır, açlığa dayanır, esir olsa esir edilmeye çalışıldığı dönemlerde olduğu gibi başkaldırır, ölene, şehit olana kadar onurla savaşır. Her türlü zorluğu göğüsler ama bir şeyi zinhar kabul etmez. Bu millet zilleti kabul etmez, etmeyecek."
Başbakan Davutoğlu'nun AK Parti Grup Toplantısı'ndaki konuşması bir kadın görevli tarafından işaret dilinde çevrildi. AA
0 Yorumlar
lütfen rencide edici hakaret içeren yorumlar yazmayın bunlar yayınlanmıyacaktır hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir